Karşılıklı çıkarların korunup gözetilmesi konusunda devletlerarası ilişkilerde dengeler, diplomasinin izin verdiği kurallar çerçevesinde şekillenir. Bir dönem dostane ve barışçıl söylemlerle ortaya çıkan yakınlaşmalar başka bir dönemde yerini husumet ve çekişmelere bırakabilir. Tarih bu tür ilişkilere dünden bugüne az mı şahit olmuştur? Elbette var olabilmek adına bu tür değişkenlikler yaşanmalıdır. İlişkilerde dostluktan düşmanlığa uzanan açılımlarda etik olarak kabul edilebilir sınırlar içerisinde kalabilmenin ve bunu yaparken kolektif bir aklın ürettiği incelikle hareket edebilmenin adıdır diplomasi. Temsil ettiği topluma ve muhatap aldığı çevrelere karşı ne denli inandırıcılığa sahipse o oranda güçlü bir etkisi bulunmaktadır bu söylemlerin. İkna kabiliyeti ölçüsünde ardına aldığı destek ile karşı tarafın etkisini kırmakta ve elde ettiği inisiyatif ile hedeflerine ulaşması kolaylaşmaktadır.
İşte yakın zamanlarda Alman Şansölyesi Angela Merkel ile Rusya arasında yaşananlar, akıl dolu diplomatik atakların en güzel örneklerinden biri olarak gösterilebilir türden. Daha geçtiğimiz ağustos ayında militarizmin bölge ülkeleri arasında yaygınlaşmasına olan etkileri nedeniyle Rusya’yı Rusya’da uyarmaktan kaçınmayan ve hemen ardından Gürcistan’ın Nato üyeliğini desteklediğini açıklayan Merkel, ikili ilişkilerde bugün, gerginliği azaltacak girişimlerde bulunarak beklediği kazanımları elde etmiş olarak ayrıldı Rusya’dan. Peki, aralarında bitmek tükenmek bilmeyen düşmanlığa ve aynı coğrafyada varlık, üstünlük mücadelesi vermelerine rağmen nasıl oldu da bu ikili birden bire böylesine can ciğer oluverdiler! Avrupa’da gücü bir zamanlar Almanya ile dengelenen Rusya, Amerika için her zaman kolay bir lokma olmuştur. Fakat 11 Eylül bir şeylerin habercisi oldu! Adeta bir boşluk belirdi dengelerde. Bunu zamanında ön gören toplumlar oyunu bilinen kuralların dışında oynamaya başladılar. Yaşlı Avrupa ise çekimser kalarak Asyalı toplumların inisiyatif almalarına seyirci kaldı bir süre. Gelinen noktada şartlar, Rusya ve Almanya gibi birbirine tarihi kırgınlığı olan ülkeleri dahi işbirliğine mecbur bıraktı. Yakın bir tehdit algılaması olabilir mi bu? Sanmıyorum ama düşünsenize bir, şu zamanda Moğol saldırılarına benzer Asyalı, dinamik, nasıl davranacağı bilinemeyen zinde bir askeri kuşatma yavaş, yavaş doğudan batıya doğru kaymakta olsun. Ya da ekonomik bir istila ve her şeyden önce sanayileşme sürecini çoktan geride bırakarak pazar ağını Asyalıların değiştirilen tüketim anlayışı üzerine inşa etmiş Avrupa’nın üretim ve pazarlamada liderliği bölge insanlarına kaptırdığını. Pazarlanacak ürün kalmazsa acaba üretim, ulaşım, ısınma ve kısaca hayatın her alanında ihtiyacı duyulan enerji kaynaklarından daha öncelikli başka bir tüketim kaynağı olabilir mi?
Almanya Rusya’yı finanse eder ve bunun karşılığında Çin’e kadar uzanan bakir topraklar üzerinde bulunan enerji kaynaklarında tasarruf hakkı elde ederse acaba Amerika bu duruma ne der ? ya da Hindistan, Pakistan ve Çin? Sanırım Amerika bu yerel ittifaklara kısmen göz yummak durumunda kalacak.
Merkel, bir Alman enerji şirketi olan E.ON’in Rus kamu şirketi olan Gazprom’la Sibiryada’ki doğal gaz yataklarının işletimi konusunda anlaşma imzaladı. Ekim ayı başında St. Petersburg’ta imzalanan anlaşma gereğince E.ON, Sibiryada bulunan doğal gaz yatakları üzerinde hatırı sayılır bir hisse elde etti.
Aydın AKDENİZ