Pazar, 25 Kasım 2007 02:22 by hadrianapolis
Bir Romalı kendini hiçbir şeyden aşağı tutmayarak, şahsını asla anlamsız bulmazdı. Tarih içinde çeşitli uluslar üzerindeki nüfuzu da o’nun bu kendine duyduğu güvene bağlıydı. Fakat Romalıların geleneklerine, atalarının ermişliğine duydukları saygı, onların siyasi ve askeri dehalarını gölgeliyor, düşünce spekülâsyonlarına olan yeteneklerini azaltıyordu. Bunun için kudretli filozoflar yetiştirememişler, hiçbir sistem ortaya koyamamışlardı. Yunan felsefesi Roma’ya ancak milattan önce 2. yüzyılın ortasında girebilmişti. Üç büyük filozof Atina’nın elçileri olarak senatoya geldikleri zaman, Romalı gençler o ana dek hiç duymadıkları tartışmaları dinlemek için Diogene,Archelaüs ve Carneade’nin bulundukları ortama koşmuşlardı.Fakat Romalılar kendi karakterlerine sadık kaldılar.Felsefe de Yunanlılardan geri oldukları halde Eflatun ve Aristo’nun metafizik öğretileri ve Pyrrhon’un şüpheciliğinin etkisinde kalmadılar.Epikür ve stoacı felsefe ise oldukça benimsendi.
Çiçeron, Eflatun’dan İlahi kudrete iman ve ruhun ölümsüzlüğü düşüncesini aldı. çünkü bu düşünceler, insanları kötülükten iyiliğe çevirmek için gerekli düşüncelerdi. Stoacılardan da, adalet ve görev fikrini aldı. Bu fikirler bütün kanunların odaklandığı fikirlerdi. Çiçeron böylelikle ahlak felsefesinde Stoacı ve Eflatun’dan daha yüksek bir bakış açısı ortaya koymuş oluyordu. Çiçeron, adalet ve görev fikrine dayanan bir dünyevi düzen kurmak, İnsanla Allah arasındaki ilişkiyi bu esasa dayandırmak ve merhamet, aşk üstüne kurulu büyük bir inanç modeli ortaya koymakla tanındı. Roma, Yunan felsefesinin, hukuk ve ahlak sistemi geliştirmeye uygun olan taraflarını alarak, bunları kendince işleme becerisini gösterebilmiştir.
Keiserling’e göre, Avrupa’da Roma geleneğini sonradan sürdürenler, Latinler değil, bazı Kuzeyli topluluklardır. Çünkü Latinler, Romalıların ayırt edici özellikleri olan; yüksek hukuki ve siyasi kafa, askeri yetenek ve aristokratik ruha sahip değillerdir. Bu özelliklerle Romalılara en çok benzeyenler; Cermen topluluklarından olan Normanlıların mayasını alarak Latinleşen İngilizlerdir. Britanya adasına gerçek Romalı kafasını getirenler, İskandinavyalılardır. Zamanının toplulukları arasında Roma hukukunun derin manasını en iyi idrak edenler Normanlar olmuştur.
Latinlerin, bugün kendilerine mâl ettikleri üstün nitelikler uzun bir zamandır aslında bütün Avrupalılara ait ortak değerlerdir. Avrupa’nın oluşumu sürecinde, antikenin mirasından ve Rönesanslılaşma hareketlerinden bütün medeni topluluklar aynı derecede paylarına düşeni aldılar. Bu bakımdan kültürlü bir Alman, cahil bir İtalyan’dan daha Yunanlı ve Romalı sayılır.
Roma’nın Avrupa üzerindeki etki dalgaları hangi yolları izlerse izlesin bugünkü Avrupa kafasını oluşturan en büyük etkilerden biri olduğu tartışılmaz bir gerçekliktir.
Yararlanılan Kaynak : “Türk İnkılâbına Bakışlar” , Peyami SAFA, Ötüken Neşriyat A. Ş.- İstanbul,1990.
Hazırlayan: Aydın AKDENİZ.
Stoa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Stoa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
7 Nisan 2008 Pazartesi
Avrupa Kulturu Uzerınde Roma Etkısı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)