18 Mayıs 2009 Pazartesi

Gözümüz Aydın! Sonun da Bölgemiz Nükleer Başlıklı Silahlardan Kurtuluyor..



1986 yılında Çernobil’de yaşanan nükleer felaket daha dün gibi zihinlerde güncelliğini korurken ABD ve Rusya arasında START antlaşmasının devamı niteliğinde nükleer başlıklı silahların sayıca azaltılmasını ön gören yeni bir antlaşmanın imzalanacak olmasıyla konu tüm dünyada önemini bir kez daha hatırlatarak, ilgili olabilecek tüm platformlarda uzun uzadıya ele alınıp, tartışılacağa benziyor bu günlerde. Konuya muhtemelen ilk önce askeri ve güvenlik stratejisi açısından yer verilecek. Oldukça sıcak bir gündemle dolu olan 2008 yılının ardından en az bir o kadar çatışma ve kavgalara gebe olan 2009’lu günlerin yaratacağı korku ve endişe atmosferinde, doğrusu iyi bir malzeme bulunmuş oluyor böylece! Ardından nükleer enerjinin askeri amaçlar dışında kullanımının kar ve zararı konacaktır ortaya. Sayıca azaltılan nükleer başlıklı silahların akıbetinin ne olduğu, bunların nerede ve hangi şartlarda saklandığı sorgulanacak. Belki de bu sorun, bir yolu bulunarak gözlerden saklanmaya bile çalışılacaktır. Nükleer kirlenmenin doğada neden olduğu tahribata geçmiş yıllardan örnekler verilecek, etkisinin binlerce yıl gözlenebileceği, bu nedenle her çeşit biyolojik organizma ve habitatta onarılmaz yaraların açılacağı anlatılacak uzun, uzun. Yukarıdaki bakış açılarından her hangi birine inanarak bunu savunanların işi zor aslında. Tarafı olduğunuz pencerenin size gösterdiği istikamette gördüklerinizi göremeyen karşı pencere komşunuzun eleştirilerine açık olmalısınız ilkin. Bazen aşırı milliyetçi fanatik, bazen humanizmaya inanan bir ahmak olarak yaftalanmak var bu işin sonunda. Haber akışının bu kadar hızlı olduğu bir dünyada, yaşamakta mı zorlaştı nedir bilmem? Haber ve bilgi akışındaki hız kadar, bu edinimlerin hazm edilmesine, sindirilmesine yardımcı olacak kriterle neden geliştirilmez bir türlü? Haa, belki adına uygarlık dediğimiz şey aslında şiddet ve gerilim üreten anlayış kalıplarından büsbütün farklı bir işleyişin adı olsa gerek. Teknolojisi paketlenen, heyecanları ambalajlanan, korku ve umutları pazarlanan, homo ekonomicus tarzı yeni bir spesifik türün yaratılmasına ve bu türden algılamaların üretilmesine konu olmak ister miyim acaba? Neyse biz şimdilik şu DW’ ye düşen gündemi yorumlamaya çalışalım;

ABD ve Rusya, taraflar arasında 1991 yılında imzalanan START antlaşmasının, yılsonunda süresinin dolacak olması nedeniyle nükleer silahların sayıca azaltılmasını hedefleyen yeni bir antlaşmayı görüşmek üzere bugün itibariyle 18 Mayıs’ta bir araya gelecekler. Bundan çok kısa bir süre önce Nazi Almanya’sının mağlubiyeti nedeniyle Rusya’da yapılan “ zafer” kutlamalarında Rusya Devlet Başkanı Medyedev’in ülkesindeki nükleer silahların modernize edileceği ve ülkesine yönelebilecek herhangi bir tehdide aynı kararlılıkla karşılık verileceği şeklindeki söylemlerinden sonra böyle bir antlaşmayı kabullenecek olması Rusya’nın Amerikan politikalarının etkisinde kalıp kalmadığının sorgulanmasına neden olmakta. Bu çelişkili durumu “ Rusya ve Dünya Siyaseti” adlı derginin başyazarı Fyodor Lukyanov şu şekilde açıklamakta : “ Gözdağı vermek için şu anda olduğu gibi fazla sayıda füze ve nükleer başlığa gerek yok. Yani bu sayıyı kolayca yarıya indirmek mümkün…Ancak nükleer silahlar tamamen ortadan kalkmayacaktır.Çünkü bunlar, Rusya’nın en büyük güvenlik garantisidir.”

Bilindiği üzere, soğuk savaş döneminde ABD ve Rusya, sahip oldukları askeri gücü korumak için önce, ellerindeki nükleer silahların sayısını arttırmayı denemişler bunun sakıncalarını anlamalarından hemen sonra ise 2002 tarihinde Bush ve Putin arasındaki görüşmelerde sayıyı 2200’e çekmişlerdi. Bugün gelinen noktada, Rusya’nın elinde bulunan silahların antlaşma metninde belirtilen sayıdan az olması ve teknolojik açıdan ABD’nin gerisinde kalması, yapılacak yeni antlaşmadan Rusya’nın karlı çıkıp çıkmayacağı sorusunu getirmekte akıllara. Ya da eğer ABD bu anlaşmayı imzalamayı kabul etmezse o zaman zaten sıkıntılı bir süreç yaşamakta olan bölgede ne gibi gelişmeler olabilir? Çünkü bu antlaşma metninin taraflara yüklediği denetimin dışında, süreci kontrol edebilecek her hangi bir başka yaptırımı bulunmamakta Rusya’nın.

Aydın AKDENİZ