30 Ağustos 2008 Cumartesi

Ramazanname


Geride bıraktığımız koca bir yılın ardından işte yine o manevi iklimiyle yüreklerimizde unutulmaz bir coşkunun ve manevi hazların yaşatılacağı on bir ayın sultanı olan mübarek ramazan günleri geldi kapımıza dayandı. Her seviyede bir hazırlık çoktandır bu mukaddes günlerin gelişini haber veriyordu bizlere. Silip süpürülerek temizlenen evlerimiz, misafirlerimize verilecek iftar yemekleriyle geleneksel kültürümüze olan düşkünlüğümüzü bir kez daha hatırlamamızı sağlıyor. Ramazan ayı boyunca tutulacak oruçların ardından iftar sofralarımız için gereken alışverişler yapıldı bile. Bir zamanların köy evlerinde günler öncesinden hazırlanmaya başlanan yufka, erişte ve hoşafın yerini bugün her ne kadar ramazan paketleri almışsa da sonuçta şehirleşmenin değiştirdiği alışkanlıklarımızda alışveriş yapmanın hazzını çoluk çocuk bütün bir aile ve en önemlisi de ekonomiye getirdiği canlılık ile esnafımız yaşamış olacak. Şehrin farklı güzergâhlarında iftar çadırları hanidir kurulmaya başladı bile. Kendisi fakru zaruret içinde yaşasa da şu güzelim memleketin âlicenap insanları yoldan gelip geçenlerin, evine vaktinde ulaşamayan yolcuların, memleketinden okumak için ayrı düşmüş talebesinin ve hazin bir mukadderatın gereği sofralarında sıcak bir aş bulamayan parçalanmış ailelerin iftar edebilmeleri için kendi kursaklarından esirgedikleri lokmalarla ayakta tutmaya çalışıyorlar bu kentsel imeceyi.
Camilerimizin minareleri arasında ramazan mahyaları ışıl, ışıl; “Hoş geldin ey şehri Ramadan” yazılarıyla bizleri bu maddi dünyanın ikliminden kopararak fıtratımızdaki nüveyi aslına, maveralara rücu ettirmekte.
Bin bir manevi hazzı müşahede ettiğimiz bu bir ay süresince gündüzleri oruç, mukabele, geceleri teravih ve sahurla sufli olandan ulvi olana terakki eden zihni ve hissi yeteneklerimiz ötelere yapacağı asli yolculuğu için bugünlerden zindelik kazanmakta. Her bir tervihada her bir dilin terennümünde arınan yürekler, kadir gecesinin ilahi ikramında bin aydan daha hayırlı olan manevi kazanımı elde ederler; ilelebet geçerli olacak o tek geçerli akçe. Koca bir ömrün muhasebesi yapılır, liyakatimiz ve bu günlere kadar edinebildiklerimizle sorgularız geride bıraktıklarımızı… Vereceğimiz cevaplar kendi kriterleri içinde mi yoksa ilahi kriterlerde mi karşılık görür! Bu, mizanda idrak edebileceğimiz bir durum olacak.

Aydın AKDENİZ