Asma bahçelerinden buram, buram yayılan çiçek kokularının, o doyumsuz çeşnisiyle harmanlanan havayı derin, derin soludu. Temmuz sıcaklarının etkisiyle gün boyu bahçede boynu bükük kalan renk, renk çiçekler sanki tüm hünerlerini ortaya koymada birbiriyle yarışa girişmiş ve şu serin çöl esintilerine tüm beceri ve kazanımlarını teslim etmişlerdi.
Esintinin güçlenerek tekrarlandığı her bir hamlede Nabukadnezar, bu kesif aromayı daha bir istekle çekiyor ciğerlerine ve biricik eşi Amytis’in yüreğinden kopup gelen bu şefkat dalgasını vücudunun tüm zerrelerinde hissediyordu. Berrak bir su damlası kadar hayat dolu olan bu coşkunluk, şu uçsuz bucaksız çöle tek başına yetip artmaktaydı. Kraliçenin varlığından en az kendisi kadar Babil halkı da son derece hoşnuttu.
Nabukadnezar, günün yorgunluğu ile ağırlaşan gözkapaklarına direnemedi fazla. Oturduğu kerevetin üzerinde derin bir uykuya daldı. Sarayın balkonuna sık, sık çıkardı. Kendisiyle, düşünceleriyle baş başa kaldığı anlardı bunlar. Önemli kararların alınmasından önce, daha sık gelirdi buraya. Bu nedenle başta eşi Amytis de dâhil olmak üzere hiç kimse yaklaşamazdı yanına.
Babil kralının uykuya dalmasında, şüphesiz ki içtiği iksirin de payı büyüktü. Zira iksir, bileşiminde uyuşturucu etkisi bulunan bir bitkinin kullanılmasıyla yapılıyordu. Oran doğru olarak tutturulduğunda vücudu gevşeten, rahatlık veren bu bitki, preslenirken yapılacak bir hata ile ya da ölçü miktarını aşan kullanımda ölümle sonuçlanan etkiler koyabiliyordu ortaya. Halüsinasyonların görülmesine neden olabiliyordu.
Kral Nabukadnezar eğer bu nedenle ölecek olsa Madhu iksirinin etkileri hakkında yeterince bilgi sahibi olmayan Babil halkının olayı araştırarak sorumlu kişiye ulaşmaları neredeyse imkânsızdı.
Başrahip Esarhaddon, Krala karşı içinde barındırdığı nefretin etkisiyle o gece, işte bu bitkiden bir ölçek yerine iki ölçek kullanmıştı.
O’nun hayaller görerek gerçekle olan bağını koparmak istiyordu. Verdiği yanlış kararlar yüzünden güvenilirliği sorgulanacak ve bu da Esarhaddon’a Kral aleyhine harekete geçmek için aradığı fırsatı vermiş olacaktı.
O’nun ani ölümü çıkarlarına uygun değildi. Nabukadnezar yavaş, yavaş ölmeliydi!
Yapacağı her hata, Babil soyluları arasında önce hoşnutsuzluğun belirmesine ve bir süre sonra da bu hoşnutsuzluk, yerini taht kavgalarına bırakacaktı. Kral ise tüm bu olanları izleyerek kahrolacak!
O azametli görüntünün yerine kuşku ve endişenin yıprattığı zavallı bir adam gelecekti. İşte bu, Nabukadnezar gibi hırslı ve kudretli hükümdarların kaldıramayacağı bir zilletti.
Başrahip, Madhu iksirini hazırlarken bu düşünceleri taşıyordu. Fakat yaptıkları şüphe uyandırmamalı ve son derece dikkatli olmalıydı. Amacına adım, adım ilerlemeli, aceleci davranmamalıydı. Bu nedenle karışımın dozunu hemen arttırmadı. Bekledi. Etkilerini, zaman içinde Kral üzerinde görüp, arttıracağı dozun sonuçlarından emin oldukça, bu bitkiden bir tutam daha ekledi karışıma. Ama bu gece dozu biraz fazla kaçırmıştı. Huzursuz oldu yaptıklarından. Mabette işi biter bitmez odasına döndü. ( Devam edecek)
Esintinin güçlenerek tekrarlandığı her bir hamlede Nabukadnezar, bu kesif aromayı daha bir istekle çekiyor ciğerlerine ve biricik eşi Amytis’in yüreğinden kopup gelen bu şefkat dalgasını vücudunun tüm zerrelerinde hissediyordu. Berrak bir su damlası kadar hayat dolu olan bu coşkunluk, şu uçsuz bucaksız çöle tek başına yetip artmaktaydı. Kraliçenin varlığından en az kendisi kadar Babil halkı da son derece hoşnuttu.
Nabukadnezar, günün yorgunluğu ile ağırlaşan gözkapaklarına direnemedi fazla. Oturduğu kerevetin üzerinde derin bir uykuya daldı. Sarayın balkonuna sık, sık çıkardı. Kendisiyle, düşünceleriyle baş başa kaldığı anlardı bunlar. Önemli kararların alınmasından önce, daha sık gelirdi buraya. Bu nedenle başta eşi Amytis de dâhil olmak üzere hiç kimse yaklaşamazdı yanına.
Babil kralının uykuya dalmasında, şüphesiz ki içtiği iksirin de payı büyüktü. Zira iksir, bileşiminde uyuşturucu etkisi bulunan bir bitkinin kullanılmasıyla yapılıyordu. Oran doğru olarak tutturulduğunda vücudu gevşeten, rahatlık veren bu bitki, preslenirken yapılacak bir hata ile ya da ölçü miktarını aşan kullanımda ölümle sonuçlanan etkiler koyabiliyordu ortaya. Halüsinasyonların görülmesine neden olabiliyordu.
Kral Nabukadnezar eğer bu nedenle ölecek olsa Madhu iksirinin etkileri hakkında yeterince bilgi sahibi olmayan Babil halkının olayı araştırarak sorumlu kişiye ulaşmaları neredeyse imkânsızdı.
Başrahip Esarhaddon, Krala karşı içinde barındırdığı nefretin etkisiyle o gece, işte bu bitkiden bir ölçek yerine iki ölçek kullanmıştı.
O’nun hayaller görerek gerçekle olan bağını koparmak istiyordu. Verdiği yanlış kararlar yüzünden güvenilirliği sorgulanacak ve bu da Esarhaddon’a Kral aleyhine harekete geçmek için aradığı fırsatı vermiş olacaktı.
O’nun ani ölümü çıkarlarına uygun değildi. Nabukadnezar yavaş, yavaş ölmeliydi!
Yapacağı her hata, Babil soyluları arasında önce hoşnutsuzluğun belirmesine ve bir süre sonra da bu hoşnutsuzluk, yerini taht kavgalarına bırakacaktı. Kral ise tüm bu olanları izleyerek kahrolacak!
O azametli görüntünün yerine kuşku ve endişenin yıprattığı zavallı bir adam gelecekti. İşte bu, Nabukadnezar gibi hırslı ve kudretli hükümdarların kaldıramayacağı bir zilletti.
Başrahip, Madhu iksirini hazırlarken bu düşünceleri taşıyordu. Fakat yaptıkları şüphe uyandırmamalı ve son derece dikkatli olmalıydı. Amacına adım, adım ilerlemeli, aceleci davranmamalıydı. Bu nedenle karışımın dozunu hemen arttırmadı. Bekledi. Etkilerini, zaman içinde Kral üzerinde görüp, arttıracağı dozun sonuçlarından emin oldukça, bu bitkiden bir tutam daha ekledi karışıma. Ama bu gece dozu biraz fazla kaçırmıştı. Huzursuz oldu yaptıklarından. Mabette işi biter bitmez odasına döndü. ( Devam edecek)