Politize olmuş genetik garabet Naturdam’ın Kamburu adlı roman, yazıldıktan kısa bir süre sonra hakkettiği şöhrete kavuşarak klasikler arasında yerini bulmuş bir şaheser. Son okuduğumdan bu yana aradan uzun yıllar geçmiş. Şu an içeriğe yönelik pek bir şey hatırladığım söylenemez. Hoş, zaten ele almayı düşündüğüm konu eserin tanıtımı olmayacak. Roman geleneğinde Fransız tarzını oldum olası nedense bir türlü zihni önceliklerime cevap verecek nitelikte bulmadım. Bunların güne ait değerleri çok fazla ön plana taşıdıklarını düşündüm. Roman’da bir okuyucu olarak daha farklı şeyler aradım. Yaşamdan büsbütün kopmayan fakat günün tekdüze ağırlığından bizi çekip çıkaracak bize kendi düşlerimizle başbaşa kalma fırsatı verebilecek bir üslup. Bu elbette bir tercih. Belli bir edebi geleneğe tepki olarak, eleştirisini yaptığım akım, kendi tarzını mentalitesini koydu ortaya. Ama sonuçta ben bir müşteriyim, önüme konulan açılımlardan bana en iyi hizmeti sunabilene göz kırpacak olan bir müşteri.Beğenime yön verecek seçenekleri ortaya koyma iddiasında olanın göz ardı edemeyeceği bir müşteri. İflas ve kâr döngüsünde akıllı bir tüccarın tercihi, dünya kuruldu kurulalı benim beğenilerim üzerine şekillenir. Hikayede bir çıkmaz var gibi. Taraflardan her ikisi de çirkinliği uç noktada temsil eden politik açılımlara karşılık geliyor. Kamburuyla garabete örnek olan skolastik öğreti karşısında duruşu net olmayan,sesi gür çıkmayan ve belkide daha doğru bir tanımlama ile konjektürün beklentilerine yeterince destek vermeyen aykırı düşünürlerin eleştirisi yapılıyor. Ya da dönemin siyasi çalkantılarında arkasına aldığı rüzgarla kendini birden geniş kitlelerin önünde bulan insiyatif alma özürlü hazırlıksız kadroların sahiplenilemeyecek korkaklıklarının eleştirildiği bir karakter olmalı bu. Karşı örnek ise hepimizin malumu olan şey. Kendi garabeti içinde bugün çok farklı bir alanda dünyadan kopuk, kendi kendine vehmettiği bir saygınlık kisvesi altında müstehzi tebessümlerle alkışlanarak daha da yalnızlaştırılan zihniyet. Her ne ise sükunete ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde devşirme sorunlarla kendimizi yormanın anlamı yok. Siyaset ardında bir ömür boyu koşuşturulacak bir öneme sahip olmalı mıdır? Sağlığım ve önceliklerimle sınırlı bir ömrüm var ; ideolojilerin doğruluklarının test edildiği asırlar kadar uzun olmayan bir hayat. Varsın bu erkin kavgasını verenler düşünsün bu konuyu.
Yazan: A.Akdeniz